“Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir”

“Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrası açıklamalarda bulunuyor <a href="https://t.
“Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir”
Yayın: 26 Nisan 2022 SİYASET Google News

“Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir”

 

 

Yazdır Yazıları Büyült Yazıları Küçült

 

 

 

“Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir. Devletimizin ve milletimizin yardıma ve desteğe ihtiyacı olan insanlarımıza sahip çıkmasını, varlığımızın, birliğimizin, geleceğimizin teminatı olarak görüyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Artık sonuna doğru yaklaştığımız mübarek Ramazan-ı Şerifiniz ile bugünlerde içinde olduğumuz bin aydan daha hayırlı Kadir Gecenizi tebrik ediyorum. Rabbimden milletimizi, Müslümanları ve tüm insanlığı bu mübarek günlerin hürmetine rahmetiyle, mağfiretiyle, affıyla, bereketiyle kuşatmasını diliyorum. Dünyanın dört bir yanında yaşanan ölümlerin, acıların, zulümlerin, mağduriyetlerin, haksızlıkların bir an önce sona ermesini Hak Teâla’dan niyaz ediyorum.

“BU MUHATARALI DÖNEMİ HER ALANDA YENİ BİR ATILIMIN VESİLESİ HÂLİNE DÖNÜŞTÜRMEKTE KARARLIYIZ”

Önce küresel finans krizi, ardından küresel salgın kriziyle dengeleri bozulan belirsizlik ve risklerin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Hem daha çok çalışmak hem daha çok şükretmek için sayısız sebebimizin olduğu bu dönemden ülkemizi suhuletle çıkarmanın gayreti içindeyiz. Türkiye’nin demokrasi ve kalkınma hedeflerine sıkı sıkıya sarılarak bu muhataralı dönemi her alanda yeni bir atılımın vesilesi hâline dönüştürmekte kararlıyız.

Nitekim salgın sürecinde gelişmiş ülkelerin bile aslında ne kadar kırılgan bir siyasi, toplumsal ve ekonomik yapıya sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Ülkemiz bu sıkıntılı dönemi sağlık sisteminden sosyal dayanışmasına kadar her alanda çok güçlü bir görünüm sergileyerek geride bırakmıştır. Bu dönemde küresel üretim ve tedarik zincirlerinde yaşanan bozulmalar ülkemizi yakın coğrafyamız başta olmak üzere dünyanın önde gelen alternatif merkezlerinden biri hâline getirmiştir. Biz de bu fırsatı değerlendirmek için yatırım, istihdam üretim, ihracat yoluyla ülkemizi büyütmeyi hedef alan yeni ekonomi programımızı ısrarla, sabırla ve dirayetle uyguladık, elbette bu süreçte sıkıntılar da yaşadık.

Her şeyden önce küresel ekonomideki bozulmaların petrolden doğal gaza, gıdadan demir-çeliğe her alanda fiyatlarda yol açtığı yükselişler ister istemez ülkemize de yansıdı. Doğal gaz ve elektrik başta olmak üzere pek çok üründe ciddi sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumamıza rağmen ortaya çıkan fiyat artışlarının can yakıcı düzeyde olduğunun farkındayız.

Üstelik bunun yanında bir de 2018’deki kur tuzağıyla başlayan ve geçtiğimiz yılın sonunda yaşanan panikle zirve yapan dalgalanmalarla uğraşmak zorunda kaldık. Aldığımız tedbirlerle kurun istikrarını sağlamış olsak da bu süreçte gerçekleşen yükselişin fiyatlar üzerindeki etkisi kalıcı olmuştur. Şüphesiz en çok üzüldüğümüz nokta da, küresel ekonomideki ve kurlardaki dengesizlikleri bahane eden kimi açgözlülerin ülke içinde fiyatları aşırı yükselterek haksız kazanç peşine düşmeleridir. Ne küresel emtia fiyatlarında yükselişle ne kurla ne diğer maliyetler izah edilmeyecek bu tablonun müsebbiplerinin iki dünyada da elimiz yakalarında olacaktır.

“İHTİYAÇ DUYAN TÜM VATANDAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ”

Baharın ve ardından yaklaşan yaz aylarının sağlayacağı rahatlamaya şimdiden gözünü dikenlere karşı da teyakkuz hâlindeyiz. Bundan sonra milletimizin temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını sebepsizce artıranlara karşı en küçük bir müsamaha göstermeyeceğimizi, en küçük bir acıma duymayacağımızı buradan açıkça ilan ediyorum.

Tabii sadece fiyat artışlarıyla mücadeleyle yetinmiyoruz, sosyal yardım sistemimizin parametrelerine göre desteğe ihtiyaç duyan tüm vatandaşlarımızın yanındayız. Ayrıca, engelli, yaşlı, dul, yetim, şehit yakını ve gazi gibi kesimlere yönelik özel desteklerimiz de var. Bu vesileyle, Ramazan Bayramı günlerine denk gelen yaklaşık 1,5 milyar lira tutarındaki yaşlı ve engelli maaşlarını öne çekerek Cuma günden itibaren ödeyeceğimizin bilgisini de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ayrıca, 15 milyar liralık ilave sosyal yardım destek paketiyle ilgili çalışmaların da sonuna gelinmiştir, inşallah yakında uygulamaya geçeceğiz.

Türkiye, dünyanın en kapsamlı ve yaygın sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri hâline gelmiştir. Devletimizin ve milletimizin yardıma ve desteğe ihtiyacı olan insanlarımıza sahip çıkmasını, varlığımızın, birliğimizin, geleceğimizin teminatı olarak görüyoruz.

“KÜÇÜK ENGELLER BİZİ BÜYÜK HEDEFLERE ULAŞMAKTAN ALIKOYAMAYACAK”

Aslolan, her insanımıza huzurlu bir aile ortamı, can ve mal güvenliğinden emin olacağı bir güvenlik iklimi, kendini geliştirecek ve yetiştirecek kaliteli bir eğitim sistemi, sağlık hizmetlerine kesintisiz ve ücretsiz erişim imkânı, çalışacağı bir iş veya kendi işini hayata geçirebileceği girişimcilik fırsatı, ulaşımdan enerjiye, şehircilikten spora kadar her alanda günümüz ihtiyaçlarına uygun temel hizmet altyapıları sağlamaktır. Hamdolsun, ülkemizde bunların tamamına da sahibiz. İşte bunun için geleceğimize güvenle bakıyoruz, hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışıyoruz, yeni vizyonlarla bizden sonraki nesillerin önünü aydınlatıyoruz.

Küçük engeller bizi büyük hedeflere ulaşmaktan alıkoyamayacak. Basit hesapların ürünü ayak oyunları bu kutlu yürüyüşü akamete uğratamayacak. Son 10 yılda nice toplumların felaketine, nice devletlerin yıkılmasına yol açan senaryolar ülkemizde başarıyla ulaşamayacak. Kendi güvenliklerini ve refahları güvence altında tutmak için bu ülkenin ve milletin enerjisini sömürenlerin devri geri gelmeyecek. Bizim için artık sadece ve sadece büyük ve güçlü Türkiye var. Bizim için artık sadece ülkemizi bu hedefe ulaştıracak yeni kalkınma atılımları var. Bizim için artık sadece milletimizi bu doğrultuda kenetleyecek birlik ve beraberlik hamlesi var.

Geçtiğimiz 20 yılda hayata geçirdiğimiz onca eser ve hizmeti bunun için ülkemize kazandırdık. Geçtiğimiz 20 yılda milletimizin her kesimine ulaştırdığımız demokrasi, hak ve özgürlük devrimlerini bunun için yaptık. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemizi içeride ve dışarıda nice badirelerden, nice fırtınalardan, nice sinsi tezgâhlardan kurtarmak için gereken her adımı bu gayeyle attık.

Türkiye’nin geldiği yeri ve önündeki fırsatları görmemek için, ya bu ülkeye husumetli olmak ya da kalbi ve ruhu kararmış olmak gerekir. Milletimizin akıl, vicdan, ahlak, sağduyu, feraset sahibi her ferdi ülkemizin nereden nereye geldiğini gayet iyi biliyor.

Şimdi de vatandaşlarımıza diyoruz ki, yaşadığımız sıkıntılar dünyanın ve onunla birlikte ülkemizin içinden geçtiği tarihî değişim ve dönüşüm sürecinin sancılarıdır. Sabredersek, azmedersek, devam edersek, sağlam durursak bu yolun sonu Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal’in muasır medeniyet seviyesinin üstü diye tarif ettiği büyük ve güçlü Türkiye’ye çıkıyor.

“ÜLKEMİZİ VESAYETİN ZİNCİRLERİNDEN KURTARDIK, ENFLASYONU DA YENECEĞİZ”

Geçmişte küresel yönetim ve ekonomi sisteminin yeniden kurulduğu her dönemde ülkemizi siyasi istikrarsızlıkların, sosyal kaosların, ekonomik sıkıntıların altında ezerek sürecin dışında tutmayı başarmışlardı. Meclisimizin açılışının 102. ve Cumhuriyetimizin ilanının 99. Yıl dönümüne ulaştığımız şu dönemde artık bu kısır döngüyü kırmakta kararlıyız.

Herkesin 2023 için kendine göre bir hesabı var, ama unutulmamalıdır ki, asıl olan milletin hesabıdır, milletin iradesidir, milletin sözüdür. Rahmetli Menderes ‘Yeter söz milletin’ diyerek tek parti faşizmine ilk büyük darbeyi vurmuştu. Rahmetli Özal çağ atlayan Türkiye diyerek küresel tuzakların bendinde ilk gediği açmıştı. Biz de, 20 yıldır durmak yok yola devam diyerek milletimizin maziden atiye kurduğu köprüyü tahkim ettik, güçlendirdik. Artık tüm bu emeklerin, bu mücadelelerin, tüm bu fedakârlıkların karşılığını alma, hasadını alma, neticesini görme vaktinin eşiğindeyiz. Ülkemizi vesayetin zincirlerinden kurtardık, enflasyonu da yeneceğiz. Ülkemizi darbelerin utancından kurtardık, hayat pahalılığının da üstesinden geleceğiz. Ülkemizi terör örgütlerinin pençesinden kurtardık, çarşı pazardaki ateşi de söndüreceğiz. Türkiye’yi bölgesinin ve dünyanın en güçlü, itibarlı, onurlu devletlerinden biri hâline getirdik. İnsanımızın yüreğindeki sıkıntıların hepsini de çözeceğiz, çünkü biz bu ülkeye güveniyoruz. Çünkü biz bu millete güveniyoruz. Çünkü biz kendimize güveniyoruz.

İçeride de, dışarıda da karşımızda neyin olduğunu, bununla nasıl mücadele edeceğimizi, nasıl sonuç alacağımızı gayet iyi biliyoruz. Ülkenin hiçbir meselesinin çözümü konusunda en küçük bir tefekkürü, tezekkürü, programı, projesi olmayanların çıkarttıkları gürültü sadece kendi ihtiraslarının, karın gürültüsünden ibarettir başka bir şey değil.

Dünyada da, bölgemizde de, Türkiye’de de ne olup bittiğinden gelişmelerin nereye gittiğinden habersiz olanlar varsın masa, sandalye, sıra kavgası ile kendilerini avutup dursunlar. Biz ülkemiz ve milletimiz için ne yapılması gerekiyorsa onun hazırlığını ve icrasını yürütmeye devam edeceğiz.

“BU TOPRAKLARI BİN YILDIR KANLARIYLA YOĞURARAK VATAN YAPAN ECDADIN EMANETİNE 85 MİLYON OLARAK HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKIYORUZ”

Aziz milletim, bu toprakları bin yıldır kanlarıyla yoğurarak vatan yapan ecdadın emanetine 85 milyon olarak hep birlikte sahip çıkıyoruz. Vatan topraklarındaki asırlara sari serencamımızın her bir safhası kendi içinde üzüntüleri ve sevinçleri olan ayrı bir destandır. Malazgirt’ten İznik’e, Konya’dan Söğüt’e, Bursa’dan Edirne’ye, İstanbul’dan, Ankara’ya kadar uzanan bu uzun tarihimizin her günüyle biz gurur duyuyoruz.

Geçtiğimiz asrın başlarında büyük kayıplar verir, derin acılar çekerken bütün bunlarla beraber asla vakarımızı, umudumuzu, mücadele azmimizi kaybetmemiş bir milletiz. Galiçya’dan Libya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada verdiğimiz savaşların hiçbirinde de utanç verici bir sahne göremezsiniz, bulamazsınız. Bizim çekilmek mecburiyetinde kaldığımız yerlerin tamamında ise dünyanın en alçak, en iğrenç en vahşi katliamları gerçekleştirilmiştir. Bu katliamlar sadece insanları değil, camisinden mezarlığına, okulundan köprüsüne kadar medeniyet mirasımızın tüm unsurlarını hedef almıştır. Çok değil 150 yıl önce içinde 500 camiinin de bulunduğu binlerce ecdat yadigârı esere ev sahipliği yapan şehirlerde bugün numunelik birkaç yapı dışında hiçbir şey bulamazsınız. Aynı şekilde nüfusunun yüzde 80’ni çoğunluğu Türk olan Müslümanlardan oluşan şehirlerde mübadele gibi hukuki bir uygulamaya maruz kalmadığı hâlde bugün neredeyse tek bir Müslüman yaşamıyor. Öyle bir baskı ve kuşatma altındayız ki bizi kendi yaşadığımız büyük kayıtların hüznüyle bile bile baş başa bırakmıyorlar. Kırım’dan Kafkaslar’a, Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyadan Anadolu’ya gelebilenler gelmişti, ama geride kalanların önemli kısmının canı da, malı da gitmişti.

1. Dünya Harbi yani 600 asırlık bir Cihan Devleti’nin varlık yokluk savaşı sürerken Anadolu’daki Ermeniler yabancı devletlerin kışkırtması ve donatmasıyla isyan başlatıp Müslüman ahaliye saldırdılar. Ülkemizin dört bir yanında Ermeni çetelerin yaptığı katliamların, sergiledikleri zalimliklerin hatıraları hâlâ canlıdır. Ermeni propagandası saçma sapan rakamlar ifade etse de, Anadolu’da hayatını kaybeden Ermenilerin katbekat fazlası Müslüman’ın, bu çeteler tarafından hunharca şehit edildiği bir gerçektir. Elbette inancı ve kökeni ne olursa olsun tek bir masum canın, tek bir sivil insanın bile öldürülmesi trajedidir. Bu anlayışla 1. Dünya Savaşı’nın zorlu şartlarında hayatını kaybetmiş olan Osmanlı Ermenileri için üzüntülerimizi ve taziyelerimizi bildirmeyi insani bir vazife olarak görüyoruz. Yıllardır da bu hassasiyeti içeren bir açıklamayı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ancak tarihin ve onun ilmi ile uğraşan tarihçilerin yapması gereken bir tartışmanın ülke içinde ve dışında siyasi çekişmelerin mezesi hâline dönüştürülmesine de asla rıza göstermedik, göstermeyeceğiz. Bu istismara yeltenenlerin her şeyden önce 1. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Türk-Ermeni ve diğer tüm milletlerden milyonlarca sivil masum insanın hatırasına saygısızlık ettiğini düşünüyoruz. Çeşitli ülkelerin yönetimleri ve parlamentoları tarafından güya tanınan Ermeni iddialarına ilişkin ifadelerin bizim nezdimizde hiçbir hükmü yoktur.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın açıklamasını da bu şekilde görüyor ve tamamı yalan yanlış bilgiler üzerine kurulu olduğu için üzerinde durmaya değer bile bulmuyoruz. Sayın Biden, önce Ermenilerle olan bu tarihi gayet iyi öğrenmesi lazım, gayet iyi bilmesi lazım. Bunları bilmeden kalkıp da Türkiye’ye meydan okumaya kalkmasını bizim bağışlamamız mümkün değil.

Türk ve Ermeni halkları arasındaki düşmanlığı tahrik etmek için sergilenen bu riyakârlığın en büyük zararını Ermeni toplumunun gördüğü ve göreceği de unutulmamalıdır. Nitekim ülkemizde yaşayan Ermeni vatandaşlarımızın ve misafirlerimizin de bu istismar siyasetinden rahatsız olduklarını biliyoruz. Bu densizliğin kendi ülkemizin Meclisinde, millî iradenin tecelligahı olan bu yüce kurumda sergilenmesini ise saygısızlığın ötesinde, açık bir ihanet olarak görüyorum.

Geçmişte kimi zaman sözlü olarak ortaya konan bu ihanetin kanun teklifi seviyesine yükseltilmiş olması ister istemez bu alçakları kimlerin cesaretlendirdiği sorusunu akıllarımıza getirmektedir. Bu esfeli safilinlerin Türkiye’nin verdiği hiçbir mücadeleye ve milletimizin çektiği hiçbir sıkıntıya çare bulmaya yönelik herhangi bir işe bırakınız somut destek vermeyi, ağız ucuyla dahi ortak olduğunu duymadık. Ama mesele tarihi çarpıtarak ülkesine terör örgütlerini destekleyerek milletine ihanete geldiğinde bakıyorsunuz hepsi de en ön sıralarda yer alıyorlar.

Daha geçtiğimiz aylarda Meclisteki grubunun bir diğer üyesinin eli kanlı teröristin biri ile yakın ilişkisinin ortaya çıkması sebebiyle milletvekilliği düşürülen HDP asılsız Ermeni iddialarının bayraktarlığına soyunarak âdeta ısrarla bu ülkenin partisi olmak istemediğini söylemektedir. Evet, bizde doğrusu bunları bu parlamentonun bir mensubu olmaya yakıştıramıyoruz.

PKK terör örgütünün parlamentodaki uzantısı durumunda olan bu hainlerin her şeyden önce bir defa bu milletin vergi ve ücretleri ile beslenmesine benim milletim artık tahammül edemiyor. Bilindiği gibi Ermeni isyanlarında Kürt kardeşlerimizin yaşadığı yerlerde de çok büyük kayıplar verilmiştir. Dilinden Kürtleri düşürmeyen HDP’nin çoluk çocuk demeden onları katleden Ermeni çetecilerin borazanlığını yapmasının takdirini milletimize bırakıyoruz.

Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum, boyu kadar tüfeği eline vermek suretiyle Kandil’e taşıyan bu teröristleri neyle izah edeceksiniz? Diyarbakır annelerinin kaçırılan yavrularının o hüznünü ne ile izah edeceksiniz? Utanmadan, sıkılmadan parlamentonun kürsüsünde hâlâ kalkıp da diğer siyasi partileri suçlamaya kalkan bu müptezelleri ne ile izah edeceksiniz? Bu muhasebeyi en başta da dedeleri ve nineleri ermeni çetelerince alçakça şehit edilen Kürt kardeşlerimiz yapacaktır, yapmalıdır.

Coğrafyamızın neresinde olursa olsun Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla, Boşnak’ıyla ve diğer tüm unsurlarıyla bu milletin fertlerinin canına, namusuna, geleceğine kasteden, vatan topraklarını kirleten herkesi de ülkemizden milletimizden özür dilemeye davet ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, haddi de hukuku da, ahlakı da çiğneyen bu alçaklığın hesabını müsebbibinden soracağına ve gereğini mutlaka yapacağına inanıyorum.

Aynı şekilde Meclisteki ikinci büyük partinin milletvekilleri arasında benzer hezeyanları dile getirenlerin de milletimiz bunun hesabını inşallah sandıkta onlardan da soracaktır.

“TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİNİN SINIRLARI DIŞINDA BAŞLADIĞI ANLAYIŞI İLE YÜRÜTTÜĞÜMÜZ OPERASYONLARIMIZA DEVAM EDİYORUZ”

Aziz milletim, Türkiye’nin güvenliğinin sınırları dışında başladığı anlayışı ile yürüttüğümüz operasyonlarımıza devam ediyoruz. Bu operasyonlar güney sınırlarımızın tamamını hiçbir teröristin ülkemizde sızamayacağı ve ülkemizden kaçamayacağı şekilde kontrol altına alana kadar sürecektir. Neredeyse 40 yıldır terör örgütünün üstlenme, barınma, eğitim, lojistik amacıyla kullandığı sarp dağları, mağaraları, vadilerin hepsini de birer huzur ve güven yuvası hâline getirmekte kararlıyız. Bu harekâtlarımızla komşularımızın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliklerini korumalarına da katkı yapıyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda Irak’ta yeni bir safhası başlayan Pençe-Kilit Operasyonu’na katılan askerlerimize başarılar diliyorum, gazaları mübarek olsun, Rabbim hepsini de korusun, esirgesin.

Operasyon sırasında şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ailelerine sabırlar diliyorum. Rabbim cennetiyle, cemaliyle müşerref kılsın diyorum. Yaralananlara acil şifalar temenni ediyorum.

Şehitlik ve gazilikle müşerref olan kahramanlarımız, milletimizin şanla, şerefle, zaferle dolu tarihindeki mümtaz yerlerini almışlardır. Sadece 2022 yılında son operasyonlar da dâhil olmak üzere güney sınırlarımızda etkisiz hâle getirilen terörist sayısı bini bulmuştur. Hiçbir şehidimizin kanı yerde bırakılmamış, ülkemize yönelik hiçbir saldırı cevapsız kalmamıştır. Pençe-Kilit Operasyonu’nun amacı da Zap Bölgesi’ni teröristlerden tümüyle temizlemektir. Böylece sınır hattı boyunca kontrolünü ilerden sağlamadığımız hiçbir bölge kalmayacak, teröristlerin ülkemizle irtibatları tamamen kesilecektir.

Arazi ve hava şartlarının oldukça zorlu olduğu bu bölge yıllarca terör örgütü tarafından girilemez diye nitelendirilmişti. Şimdi Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bu bölgedeki her taşın altını, her mağarayı, her köşe bucağı temizliyor ve kalıcı olarak burayı güvenli hâle getiriyor.

“TÜRKİYE KENDİ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN GEREKENİ YAPMA GÜCÜNE, İRADESİNE VE KARARLILIĞINA SAHİPTİR”

Ülkemizin yaptığı her harekât gibi son operasyon da Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nden komşularımızla olan ikili anlaşmalarımıza kadar tamamen uluslararası hukuka uygun şeklide icra edilmektedir.

Harekâtlarımızla ne tek bir sivilin ne de herhangi bir kültürel mirasın zarar görememesi için azami dikkat gösteriyoruz. Hamdolsun bugüne kadar böyle bir ithamla karşılaşmadık.

Türkiye, Irak topraklarında üslenen terör örgütü mensuplarının tepesine bindikçe ve onu kıpırdayamaz hâle getirdikçe Suriye tarafında da birtakım hareketlenmeler olduğunu görüyoruz. Ülkemizin korumasındaki bölgelere yönelik saldırılarda bir Özel Harekât Polisimiz de ne yazık ki şehit olmuştur. Bu saldırılara şimdilik önceden belirlenen hedeflere uzun namlulu silahlarla karşılık vermekle yetinmemiz kimseyi aldatmasın. Bölgede etkinlik gösteren çevreler bu saldırıları engelleyemezse Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için gerekeni yapma gücüne, iradesine ve kararlılığına sahiptir.

Sınırlarımız dibinde bir terör koridoru oluşturulmasına asla izin vermeyeceğimizi, er veya geç bu kirli ve kanlı oyunu bozacağımızı bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

Şehirlerimize yönelik saldırılara taşeronluk etme hevesindeki örgütçülerin ve terörist heveslilerinin başlarını ezmeyi sürdüreceğimizden de kimsenin şüphesi olmasın.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

Aziz milletim; dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Rusya-Ukrayna savaşının suhuletle sonuçlanması için hem taraflar hem de diğer kurumlar nezdinde girişimlerimizi, görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bugün de Rusya ve Ukrayna tarafıyla görüşmek üzere bölgeye gitmeden önce ülkemize gelen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres’le bir araya geldik. Kendisiyle mevcut durum ve bundan sonra atılabilecek adımları etraflıca kapsamlı bir şekilde değerlendirdik.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Zelenski’yle de bir telefon görüşmesi yaptık. Yarın da Sayın Putin’le yine bir telefon görüşmesi gerçekleştireceğim. Görüştüğümüz taraflara hem birbirlerinin yaklaşımlarını hem de kendi telkinlerimizi ifade ediyor, önce ateşkes, ardından da kalıcı bir barış için her türlü gayreti sergiliyoruz.

İstanbul’da yapılan görüşmeler Ukrayna-Rusya krizinin çözümündeki en önemli zemin olmaya devam ediyor. Amacımız, İstanbul sürecini liderler düzeyine taşıyarak savaşı bitirecek nihai imzalarının atılmasını sağlamaktır. Bunun için sahadaki tırmanma ve masadaki yavaşlama görüntüsünü tam tersine çevirmemiz gerekiyor.

İnsani yardımlar konusunda üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz. Bugüne kadar Ukrayna’dan 17 bin vatandaşımızın ve bizden yardım isteyen dost ülkelerin vatandaşlarının tahliyelerini gerçekleştirdik. Ülkemize gelen Ukraynalı sığınmacı sayısı da 85 bini geçti.

“ÜLKEMİZİN EN BÜYÜK MESAFE KATETTİĞİ ALANLARDAN BİRİ HAVACILIK SEKTÖRÜDÜR”

Bölgesel gelişmeleri yakından izlerken, ülkemize eser ve hizmet ve eser kazandırmayı da ihmal etmiyoruz. Ülkemizin en büyük mesafe katettiği alanlardan biri de malum havacılık sektörüdür. Yaptığımız yatırımlarla Türkiye’nin dört bir yanında 26 olan havalimanı sayımızı 57’ye çıkardık. Vatan topraklarının hiçbir köşesinin bu hizmetten mahrum kalmaması için hava limanı yapmaya uygun arazisi olmayan şehirlerimiz için deniz doldurarak bu imkânı da sağladık. Daha önce Ordu-Giresun Havalimanımızı bu şekilde inşa ederek hizmete sunmuştuk, yine denizi doldurarak elde ettiğimiz arazi üzerinde yaptığımız Rize-Artvin Havalimanımız da bitme aşamasına gelmiştir. Rize-Artvin Havalimanı faaliyete geçtiğinde coğrafi özellikleri nedeniyle kara yolu ulaşımında güçlükler yaşanan Doğu Karadeniz Bölgemiz artık herkes için kolayca erişilebilir bir yer olacaktır. İnşallah 14 Mayıs’ta da Rize-Artvin Havalimanımızın açılışını yapacağız.

Yurt içi ve yurt dışından Doğu Karadeniz Bölgesi’ne ve Gürcistan’a gidecek yolcular artık bu havalimanını kullanabileceklerdir. Havalimanımız kendi vatandaşlarımıza sağladığı kolaylıklar yanında, bölge ülkeleriyle aramızdaki siyasi, sosyal ve ekonomik bağlantıyı da güçlendirecektir. Hızlı ve konforlu ulaşım imkânı sayesinde Doğu Karadeniz’in görenleri mest eden, görmeyenleri hayıflandıran tabii güzellikleri ve insani zenginlikleri turizm yoluyla ekonomimize kazandırılacaktır.

Tabii bununla kalmıyoruz, inşallah Bayburt ve Gümüşhane Havalimanı da süratle devam ediyor, inşallah onu da en kısa zamanda bitireceğiz.

Bu arada Yozgat Havalimanını da yine en kısa zamanda inşallah bitireceğiz, onu da ülkemize, milletimize kazandıracağız.

Rize’nin Pazar ilçesine bağlı Yeşilköy bölgesinde deniz üzerine dolgu yapılarak inşa edilen havalimanımızın temelini hatırlayın 2017 Nisan’ında atmıştık, inşallah şimdi de artık en güzel şekliyle, çevre düzenlemeleriyle de bunları da bitirdikten sonra çay şehri Rize’de ve Artvin ortaklaşa kullanacakları bu havalimanımıza kavuşacaklar.

Aralık ayında Gaziantep Havalimanı yeni terminalini, Mart ayında da Tokat Havalimanını hizmete açmıştık, böylece sadece son altı ayda üç yeni havalimanı veya terminal binasını milletimizin emrine vermiş oluyoruz.

Ve deniz üzerinde dolgu yapılarak 3 milyon metrekarelik alanda inşa edilen pist, apron, ve tüm altyapı imalatları tamamlan Rize-Artvin Türkiye’nin inşallah 57. havalimanı olacaktır. Böylece deniz doldurularak inşa edilen dünyadaki beş havalimanından evet beşincisi Rize-Artvin Havalimanı olacaktır.

Yıllık 3 milyon yolcu kapasitesi, 3 kilometre uzunluğundaki pisti, üç taksi yolu, üç apronu, 32 bin metrekarelik terminal binası, 448 araç kapasiteli otoparkı ile bu havalimanımız gerçekten bölgesi ve ülkemiz için bir gurur abidesidir. Yöre mimarisine uygun terminal binasıyla 36 metre yüksekliğe sahip çay bardağından esinlenerek tasarlanan kulesi de havalimanımıza ayrı bir hava katmaktadır. Tabii burada Rize çayını tüm dünyaya tanıtmak, çayın bahçeden bardağa kadar ki yolculuğunu bölgedeki tarihi ve etkileriyle birlikte anlatmak üzere bir de çay müzesi yer alacaktır. Rize-Artvin Havalimanımızın şimdiden ülkemize, milletimize, bölgemize hayırlı olmasını diliyor, bu güzel eserin hayata geçirilmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Bir diğer müjdemiz de ülkemizi uzay yarışında bir adım daha öteye taşıyacak yerli ve millî imkânlarla geliştirip ürettiğimiz İMECE Uydumuzun fırlatılış tarihiyle ilgilidir. Dünyanın dört bir yanından yüksek çözünürlüklü görüntü sağlayacak İMECE Gözlem Uydumuzun uzay yolculuğu 15 Ocak 2023’te başlayacak. Haritalamadan tarım uygulamalarına kadar pek çok alandaki veri eksiğimizi tamamlayacak uydumuzun şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.

“TARIM YATIRIMLARI İÇİN 418 GİRİŞİMCİMİZE 1,1 MİLYAR LİRA HİBE SAĞLAYACAĞIZ”

Çiftçilerimize de yeni bir müjdemiz daha var. Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında son 16 yılda 15 bin 636 projeye 4,1 milyar lira hibe desteği vererek 115 bin 300 kişilik istihdam sağladık.

Ayrıca, 262 bin çiftçimizin makine-ekipman alım projesine de toplam 1 milyar lira hibe desteğinde bulunduk.

Bu duygularla özellikle de fire vermeden inşallah bu bayram sevincini farklı sevinçlerle de bütünleştirerek bu program kapsamında 2022 yılı için makine-ekipman alımı ve kırsal altyapı yatırımları için de 32 bin 572 çiftçimiz ile tarıma dayalı yatırımlar için 418 girişimcimize toplamda 1,1 milyar lira hibe desteği sağlayacağız.

Yeni hibe programımızın çiftçilerimize, yatırımcılarımıza ve tarım sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum. Bu duygularla bir kez daha hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”

Tüm Haberler

 

Kaynak:https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/136628/-turkiye-dunyanin-en-kapsamli-ve-yaygin-sosyal-destek-sistemine-sahip-ulkelerinden-biri-h-line-gelmistir-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: 26 Nisan 2022